Muhalifliği, “Jön Türk”lüğü, Adıyaman sürgünü, Paris’te, İsviçre’de ve Selanik’te yaşadıkları, Osmanlı’nın son dönemindeki şahitlikleri, II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet’in ilk günlerindeki tavrı ve duruşuyla bir şair: Hüseyin Sîret.
Sırlı Bir Derviş: Fahreddin Efendi’yi ziyaret eder ve irticalen söyler.
“Yüz süren dergâh-ı Pir’e dört başı ma’mur olur”
Kırgın Bir Şair: Heyecanı üzerine, yakın dostuyla hissettiklerini tarif eder.
“Küçücük bir edebî hadise bizleri heyecana getirir, [Tevfik] Fikret’le baş başa Aşiyan’da ağladığımız günler olurdu”.
Kendi şiiri üzerine mırıldanır.
“Ben elem sultanının şairi olduğum için bana zevki, elem ihsan eder.”
Bedbaht Bir Muhalif: Öğrencilerin sınav kâğıtlarını okuyan Hüseyin Sîret’i gören Hakkı Süha Gezgin içtenlikle söyler.
“Bin gaza ve bin zafer yadigârı bir kılıçla soğan doğramak gibi bir şeydi bu. İçim yandı.”
Ömer Tuğrul İnançer’in takdimiyle, Turan Karataş’ın kaleminden her yönüyle bir Hüseyin Sîret portresi.
1961 yılında Sivas'ın Karataş köyünde doğan Turan Karataş, Atatürk Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Fakülte öğrencisiyken başladığı gazeteciliği 1987 yılma kadar sürdürdü. Aynı yıl gazetecilikten ayrılıp Atatürk Üniversitesi'ne Türk Dili okutmanı oldu. Bu görevde 7 yıl çalıştı.Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Yeni Türk Edebiyatı Anabilim Dalında yüksek lisans ve doktora yaptı.Erzurum'da çıkan Mina, Karçiçeği, Palandöken dergilerinde inceleme yazıları, denemeleri ve günlükleri çıktı. Mina dergisinde "Genç Kalemler" köşesini hazırladı ve yönetti. Zaman, Yeni Şafak gazeteleriyle Yedi İklim, Dergah, Hece dergilerinde yazıları yayımlandı.