Türkiye'de yargıyı düzenleyen aktörler, 1930'lu yıllardan itibaren adaleti sağlamak yerine, ideolojik kaygıları doğrultusunda toplumu şekillendirmeyi asli görevleri olarak benimsediler. Bu misyonu yerine getirme yolunda en büyük yardımcıları ise darbecilerin hazırladıkları anayasa ve yasalar oldu.
Yargı sistemi, bugüne dek siyasetin alanını daraltarak toplumsal problemlerin çözümünü engelledi. Ancak Türkiye toplumu artık bir dönüşüm gerçekleştirdi ve bu dönüşüme ayak uyduramayan yapıları değiştiriyor. Yargı sistemi içerisinde de bu sürece paralel olarak sağlıklı düşünebilen hukukçular çıkmaya başlıyor.
Son zamanlarda yaptığı demokratik çıkışlarla tanıdığımız Osman Can bu genç kuşağın ilk temsilcisi. Köhnemiş yargı sistemi içerisinden yükselen taze bir ses. Akademisyen kinliğinin yanında bürokratik bir deneyime de sahip olan Osman Can, ideolojik temelleri 1930'larda atılan, 27 Mayıs Darbesiyle Anayasal düzeyde kurumsallaştırılan yargı sistemimizin yapısını ve yarattığı sonuçları ele aldığı kitabında referandum sürecini ve sağlıklı bir yargı sistemine kavuşmanın yollarını anlatıyor.
-Ergenekon, tanrıların vurulduğu bir davadır!
-Yargı ideolojik bir silaha dönüştürüldü!
-İstiklal Mahkemeleri bir terör aygıtı gibi çalıştı.
-27 Mayıs'ta solcu, 12 Eylül'de dindar bir Atatürk yaratıldı!
-Yassıada yargılamaları cübbeli terördür.
-Yüksek yargının referanslarında demokrasi ve özgürlük yoktur.
-Laikliğin amacı özgürlük değilse bir değeri var mıdır?
İlk-orta-lise öğrenimini Iğdır-Almanya-Ankara hattında tamamladı. 1992 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Köln Üniversitesi’nde 1997’de yüksek lisans ve 2000’de doktora yaptı. 2000-2002 yılları arasında Erzincan Hukuk Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak bulundu. 2002 yılında Anayasa Mahkemesi’nin çağrısı üzerine başladığı raportörlük görevini 2010 yılına kadar sürdürdü. Bu süreçte, ticaret, ekonomi, özelleştirmeler, idari yapılanma, anayasa değişiklikleri, siyasi partilerin kapatılması ve temel hak ve özgürlüklerin korunması alanlarında hazırladığı görüşlerle Anayasa Mahkemesi’nin içtihatlarının değişmesine katkı sağladı. 2003 yılında Türk-Alman Kamu Hukukçuları Forumu’nun kuruluşunu gerçekleştirdi ve halen Türkiye Koordinatörlüğünü yürütmektedir. 2006’da oybirliği ile doçentlik unvanını aldı. Köln, Erlangen ve Frankfurt Üniversitelerinde misafir öğretim üyesi, Max-Planck Enstitüsü’nde araştırmacı olarak bulundu. Bireysel başvuru ve Anayasa Şikayeti konularında uzun süreli araştırmalar yaptı ve Anayasa Mahkemesi’nde Anayasa Şikayeti kurumunun altyapısının hazırlanmasına katkı sundu. 2011 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeliğine atandı. Telif ve editör olarak yurt dışında çıkardığı pek çok kitabın yanında yurt içinde ve dışında yayınlanmış makaleleri, uluslararası sempozyumlarda bildirileri ve bilimsel toplantı etkinlikleri bulunmaktadır. Hâlihazırda akademik çalışmalarının yanında güncel hukuksal, siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmeler hakkında makro ölçekte danışmanlık yapmakta, bazı gözlem ve düşüncelerini ulusal ve uluslararası yayın organlarında kamuoyuyla paylaşmaktadır