Bir kuşluk vakti salkım söğütlerin, yaşlı çınarların, at kestanelerinin kuytulaştırdığı yemyeşil bir alanda Hüdhüd etrafını saran kuşlara ufukların genişliğini, alemin sanıldığından daha büyük olduğunu, bir yere bağlı kalıp orada ölümü beklemenin anlamsızlığını anlatmaktadır. Varlıklarını anlamlı kılma gayreti içerisinde kuşlar. Hüdhüd’le beraber uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmaya niyetlenirler. Hedefleri uzak, çok uzak bir diyarda. Kafdağı’nın ardında yaşayan ve padişahları olan Simurgu bulmaktır. Hüdhüd kuşları uyarır. Bu yolculuğa çıkmanın ana şartı âşık olmaktır. “Aşık kimdir?” sorusuna Hüdhüd “Âşık telef olmalıdır. Âşık kederini gizlemelidir. Âşık daima uyanık olmalıdır. Âşık sabırlı olmalıdır. Âşık gözü yaşlı, gönlü kırık olmalıdır. Âşık sinesi üryan, gönlü biryan olmalıdır. Âşık aklı ayaklar altına almalıdır. Âşık bedenini bir leş gibi sırtından atmalıdır. Âşık canını dişine takmalıdır. Âşık bütün sıfatlardan soyunmalıdır. Âşık, âşık olduğunu asla bilmemelidir.” diye cevap verir. Kuşların yüreğine Simurg’u bulmanın heyecanı düşer. Sevda yoluna cünun, yani birer çılgın olarak girer ve yollara koyulurlar…
Simurg mitolojik bir öykü. Zümrüdüanka olarak Türk tarih ve kültürüne mal olmuş, halk masallarına bile nüfus etmiştir. Yolcular’da anlatılan Simurg da bu mitoloji kahramanından başkası değil. Fakat Ali Fuat’ın kurgusu bu klasik öyküye yepyeni bir boyut kazandırıyor. Yolcular bize, yaşadığımız zamana ait olay ve insanları bu tarihi, kültürel, mitolojik kalıplar içerisine oturtarak değerlendirme imkanı veriyor.
Kimler Hüdhüd ve arkadaşları? Bir ideal uğruna yerini yurdunu terk eden, dünyanın dört bir tarafına ışık saçmak için dağılan, hatta dünyada gidecek yer, ideallerini ulaştıracak gönül kalmasa Ay’a merdiven dayayacak hizmet ve fütüvvet erleri. Aba Eyyüb el-Ensari’yi İstanbul’a, Mevlana’yı Konya’ya getiren davanın müdavimleri. Ve öykünün sonu:
Hedeflerine, yani Kafdağı’na vardıklarında Hüdhüd ve yollarda dökülmeden kalan otuz kuş Simurg’un ta kendisi oluverirler. İhlas ve samimiyet derinlikli her gidişte vasıta ve gayenin birleşmesi. Aşığın maşukta yitip gitmesi gibi...
1963 yılında Urfa’da doğdu. ODTÜ, Jawaharlal Nehru Üniversitesi (Hindistan), Wisconsin University (ABD) ve Fatih Üniversitesi gibi önemli kurumlarda akademik hayatını devam ettiren Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan; halen TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesinde Fen Edebiyat Fakültesi’nde akademik hayatına devam etmektedir. Son beş yılda dokuz kitap, yabancı ve yerli hakemli dergilerde 11 makale yayınlamış, onlarca seminerde bildiri sunmuş, yine birçok projede Türk dili ve kültürünün yurtiçi ve yurtdışında tanıtımı için çalışmalar yapmıştır. Yayınlanmış eserleri: Berceste, Harp Mecmuası, Nabi Hayatı Sanatı Eserleri, Nabi Hikmet Şair Tarih, Osmanlı Şiirine Modern Yaklaşımlar, Sultan Şairler, Sebk- i Hindi ve Türk Edebiyatında Hint Tarzı, Şeyhülislam Şairler, Türk Edebiyatında Mu′amma, XVII.Yüzyılda Osmanlı Düşünce Hayatı, Yolcular.