“Bizim yapamadığımızı siz yapın Efendim.” dedi.
Arkasını dönüp, hiçbir şey söylemeden yürümeye başladı Gökalp.
“Seni nerede bulabilirim?” diye sordu Abdülhamit.
Usulca dönen Gökalp,
“Güneş doğar, vakti gelince batar. Şüphesiz, batması doğmasına delildir.” dedi.
Abdülhamit, bu gizemli adamın ne demek istediğini anladı. Tebessüm etti. Elindeki yüzüğe baktı.
“Doğu ve Batı… Bir gün kudretli bir adam gelir de ikisini bir ederse…” diye mırıldandı.
Bahçeye düşen eflatuni ışık şavkları, siyah zemin üzerinde iç içe geçmiş turkuaz renkli çift hilali mesh etti. Çiçek tarhları arasında yürüyen adam kısa zaman sonra gözden kayboldu.
Hanedan’ın son demleri… Borç içindeki saltanat…
Sonu gelmeyen taht kavgaları, türlü entrikalar…
Dış mihrakların eliyle oynanan sayısız oyun; gizli örgütler, saltanat karşıtları, Masonlar…
Dostun düşmana karıştığı zamanda yalnız bir sultanın devletin bekasını sağlama çabası…
Her şeyden arda kalan hal olmuş bir padişah, kanlı bir gömlek…
İmparatorluğun Son Akşamı, Yeniçeri ve Cem’in yazarı başarılı romancı Hakan Kağan’ın güçlü anlatımıyla; 32. Osmanlı padişahı ve 111. İslam halifesi Abdülaziz’in hal oluş hikâyesi dile geliyor.
1974 yılında Kars’ın Selim ilçesi Gürbüzler köyünde dünyaya geldi. İlköğrenimini Gürbüzler Köyü İlkokulu’nda, ortaöğrenimini Konya Gazi Lisesi’nde tamamladı. 1998 yılında Abant İzzet Baysal Üniversitesi’nden mezun oldu. Aynı yıl Kırıkkale’de Özel Eğitim Öğretmeni olarak göreve başladı. Halen öğretmenlik mesleğine devam eden Hakan Kağan, 2007 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın idareci ve öğretmenlerin eğitimi amacıyla verdiği hizmet içi seminerlerinde “eğitim görevlisi” olarak görev aldı. Özel eğitim, aile eğitimi ve rehberliği konularında seminerler veren Hakan Kağan, evli ve üç çocuk babası.